26 Nisan 2010 Pazartesi

Yorgunluk Gideren Besinler

İŞTE YORGUNLUĞUNUZU GİDERECEK

Belki siz de yorgun oluşunuzdan şikâyetçisiniz. Bu hal, yetersiz dinlenmekten kaynaklanabileceği gibi, beslenme rejiminizden de ileri gelebilir.

Bazı besinlerin yorgunluğu önlediğini biliyor musunuz?

İşte size yorgunluğa karşı son derece etkili olan fi harika besinin listesi:

Harika bir enerji kaynağıdır. Uzun süre çaba harcamanız gerektiğinde işe başlamadan yarım saat önce 2 çorba kaşığı bal yiyin. Eşsiz bir uyarıcıdır.

Uyarıcı, canlandırıcıdır. Mijl Enerji küpü bir meyvedir.

Hat Organizmanın korunma gücü-' nü, bağışıklığını artırır. Günde 3 havuçla harika bir form tutturabilirsiniz.

Güvenilir :sinlerin en.değerlisidir.

Enerji ve canlılık verir.

Bütün besinlerden daha üstün bir enerji sağlayan, vitamin kaynağı bir meyvedir.

Yatıştırıcı etkisi olan, bağırsak faaliyetlerini düzene koyan bir besindir.

Gücünüzü, kuvvetinizi korumanızı sağlar.

Vücudunuzu toksinlerden arıtır ve maden tuzu sağla*.

Zindeleştirici, sindirim yollarında iltihabı önleyici özelliğe sahiptir.

Halsizliğe birebirdir. Kısa bir slre tüketilmek şartıyla uyarıcı, dinçleştirici bir sebze olup, vitamince de zengindir.

Kansızlığa çok iyi gelir.

Kol işçilerine ve yeni doğum yapmış annelere salık verilen, çok yararlı dört dörtlük bir besindir.

Canlandırıcı özelliği tartışılmaz.

Aşırı beden ve zihin Jt yorgunluğunda, iyileşme (ne-kahat) döneminde ve bulaşıcı hastalıklarla mücadelede ideal bir besindir.

Canlandırır, bulaşıcı hastalıklara direncinizi arttırır.

Motor sinirleri üzerinde uyarıcı etkisi vardır.

Kanı yeniler, güç, canlılık verir.

Halsizlik, zihin ve sinir yorgunluğuna karşı ideal bir hububat türüdür.

Obezite ve Aşırı Kilo Alma

Bilindiği üzere beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyacıdır

Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır.

İnsanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli ve dengeli miktarda alıp vücutta kullanabilmesidir.

Karın doyurmak, açlığı bastırmak, canının çektiği şeyleri yemek veya içmek değildir.

Günlük yaşamda bireylerin (gebe, emzikli, bebek, okul çocuğu, genç, yaşlı, işçi, sporcu, kalp-damar, şeker, yüksek tansiyon hastalığı, solunum yolu bozuklukları vb.) yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ve fizyolojik özelliklerine ve hastalık durumuna göre değişen günlük enerjiye ihtiyacı vardır.

Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir.

Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının %15-18'i, kadınlarda ise %20-25'ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30'un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır.

Günlük alınan enejjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vucutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır.

Buna paralel olarak, günümüz teknolojisindeki gelişmeler, yaşamı kolaylaştırmakla birlikte, günlük hareketleri önemli ölçüde sınırlamıştır.

Anlaşılacağı üzere obezite; besinlerle alınan enerjinin (kalori) harcanan enerjiden fazla olması ve fazla enerjinin vücutta yağ olarak depolanması (%20 veya daha fazla) sonucu ortaya çıkan, yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak kabul edilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır.

Kadınlar İçin Hamilelik Önerileri

Hamile kalmaya karar veren kadınlar vücudunuzu hamileliğe hazırlayın! Sigarayı bırakın. Sigara; düşük, ölü doğum, erken doğum ve düşük doğum tartılı bebek gibi riskleri arttırır. Bunun yanı sıra sigara özellikle çocuğunuzun yeni yürümeye başladığı dönemleri ve hatta sonrasını da etkiler. Bu etkilerin en başında ise; solunum yolları hastalıkları gelir.

kadınlar için hamilelik önerileri

İçkiyi kesin. Çok fazla alkolden uzak durun; fakat az miktarda alkolün döllenmeyi arttırdığı da kanıtlanmıştır.

Kilonuza dikkat edin. Çok fazla kilolu olmamak gebe kalmayı kolaylaştıracağı gibi, hamilelik döneminizi de rahat geçirmenizi sağlayacaktır. Düzenli yapılan rejimler hamilelik sırasında güvenlidir ve bazen gerçekten çok kilolu kadınlara tavsiye bile edilir, ama tabii her zaman doktor kontrolünde olmak şartıyla. Çok zayıf olmak, döllenme şansını azaltır; fakat çok kilolu olmakta hamilelik sırasında oluşabilmesi muhtemel hastalıklar (yüksek tansiyon, diyabet gibi) riskini çok büyük miktarda arttırır.

Sağlıklı bir hamilelik için düzenli doktor kontrollerini ihmal etmeyin. Folik asit içeren gıdalar tüketin. Folik asit(folate olarakta bilinir) içerdiği büyük ölçüdeki B vitamini ile Nöral tüp defektini (örn; spina bifida) engelleyen bir yapıya sahiptir. Folik asidi hamile kalmayı denemeden önce alınmaya başlanması tavsiye edilir çünkü Nöral tüp defekti rahatsızlığı genellikle hamileliğin başında ortaya çıkarlar. Önerilen doz ise; günde 400 mikrogramdır. Folik asit; koyu yeşil sebzelerde, portakalda ve kahvaltılık mısır gevreklerinde bulunur.

Hamilelik (Gebelik) Dönemi ve Depresyon

KADIN OLMAK VE DEPRESYON

Depresyon tüm toplumlarda kadınlarda daha sık görülmektedir. Kadının; biyolojik yapısı, ruhsal özelliği, kişilik yapısı, sorunlarla başa çıkma yolu, toplumsal ve kültürel yolu ile cinsel kimlik rolü kadını depresyona daha yakın kılmaktadır.

Şikayeti olan kadınlar, sorunlarına çözüm bulmak için uzman birine başvurma eğilimi içindedirler. Erkekler ise, yardım konusunda daha isteksiz olurlar ve genellikle alkole başvurarak sorunu çözme eğilimi yüksektir.

Yapılan çalışmalar, kadında ebeveynlikle ilgili olayların ve ilişki sorunlarının ruhsal durum üzerindeki etkisinin, erkeklerden daha yüksek olarak göstermiştir.


HAMİLELİK VE DEPRESYON

Ebeveynliğin başlangıç dönemi olan hamilelik ve sonrasında ki annelik sorumluluğu oldukça uzun bir dönemdir. Hamilelik döneminde genel inanç, bu dönemin duygusal açıdan son derece rahat bir dönem olduğudur. Fakat yaşanan hormonal değişiklikler, sorumlulukların artması, bedensel değişimler bazı gebe kadınları olumsuz etkilemekte ve depresyona zemin hazırlamaktadır.

Depresyonun, genel olarak 25-44 yaş arasında artış oranı yüksektir. Daha önce depresyon geçiren kadınların, hamilelik dönemi yaşarken tekrar depresyona girme oranı yüksektir.

Gebelikte, zaman zaman gebeliğin belirtileri ile depresyon belirtisi birbirine karışabilir. Gebelikte; uyku değişikliği, iştah değişikliği, kilo kaybı, yorgunluk, duygusallık gibi değişimlere sık rastlanır. Depresyonda da buna benzer belirtiler vardır. Bu sebeple, hamilelik döneminde depresyon tanısı koymak oldukça zordur. Genel olarak hamilelikte depresyon kadının gebelik haberini aldıktan sonraki 3 ay içinde çok daha sıklıkla görülür.Bu sebeple, ilgili kişinin çevresi tarafından bu dönemde iyi gözlemlenmesi gerekir.

Bu durumun depresyon olarak algılanabilmesi için bu kişilerde duygudurum değişimlerine bakılır. Kadın, 15 gün ve üstü zamanda büyük bir karamsarlık içinde olur, isteksizdir, hayattan zevk almaz, suçluluk ve yetersizlik duygusu yaşar ve şiddetli sıkıntı hali içindedir. Kadında özellikle, taşıdığı bebekle ilgili kaygılar oluşur.

Bunun yanısıra hamile kadınların, % 64’ünün vücudunun farklı bölgelerinde, nedeni belirsiz homatik ağrılar görülür. Baş ağrısı, mide ağrısı ve karın ağrısı gibi ki bunlar gebelik depresyonu içinde sıkça görülür.

Gebelik döneminde, kadınların %40’ından fazlasında ölüm yani kendine zarar verme düşüncesi belirebiliyor. Bu kişiler, intihara eğilimlidir.

Bunun yanısıra; bebeği kaybetme düşüncesi, bebeğin sağlığı ile ilgili kaygılar, daha önce mevcut düşüklerin tekrarlanması düşüncesi, ani ilişki problemleri, çiftin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durum, iş kaybı gibi endişeler depresyon döneminde kadını oldukça zorlar.

Hamilelik döneminde, alkol ve sigara kullanımı, kadının depresyona girme ihtimalini artırır.

Genel olarak bakıldığında; hamilelik depresyonuna, hamilelik sonrası depresyondan daha az rastlanır.

Hamilelik dönemindeki depresyon tedavisi, uzman bir psikiyatrist desteği ile kolaylıkla yapılmakta ve kadının sağlıklı bir gebelik ve annelik dönemi geçirmesi sağlanabilmektedir. Bu konuda, uzman psikiyatrisin yapacağı tespitle, hem ilaç hem de terapi ile tedavi yönetilebilir. Hamilelik döneminde kullanılan olan ilaçlar, gebe kadını zaman zaman endişelendirmektedir. Ancak bugün bu dönemde kullandığımız özel ilaçlar bulunmaktadır. Bunlar, hamilelik döneminde anne ve bebeğe tehlike yaratmaz ve gebe kadının ruhsal dünyasında ona rahatlık sağlayarak mutlu bir hamilelik dönemi geçirmesini sağlar.

Hamilelikte, depresyonun tedavisi yapılmaz ise gebenin yaşadığı sıkıntılar ile bebeğini kaybetme ihtimali artar. Bunun yanısıra kadının yaşadığı duygudurum değişimleri ile hem kendi iç dünyasında hem de aile yaşamında ciddi sıkıntılar oluşabilir.

Zayıflatan Diyet Yaptıran Besinler

az geldi sayılır, kadınların kabusu fazla kilolar can sıkıntısı yapmaya devam ediyor. Biz de hanımların bu sıkıntısını ortadan kaldıracak yöntemleri araştırmaya devam ediyoruz.

Amerika’da yayımlanan bilimsel bir tıp dergisinde en çok zayıflatan on besin tespit edildi. Zayıflatma etkisi en iyi olan yiyecekler ve vücutta bıraktıkları etkiler şu şekilde
Esmer pirinç: B Vitamini deposu olması nedeniyle proteinleri, yağları parçalıyor, hazmı kolaylaştırıyor.

Greyfurt: Metabolizmanın hızlı çalışmasını sağlıyor, vücut direncini artırıyor.

Kırmızı üzüm: Dolaşım sistemini temizliyor. İçinde bulunan lif, vitamin ve mineraller aracılığı ile kolesterolün düşmesine katkıda bulunuyor.

Salatalık: Lif yönünden oldukça zengin bir besin olması nedeniyle tokluk hissi veriyor. Ayrıca sağlıklı bir su deposu.

zayıflatan yiyecekler

Nar: Hormonları dengeliyor. Bu özelliği nedeniyle kilonuzu kontrol etmeniz daha kolaylaşıyor. Buna ek olarak kuvvetli bir antioksidan.

Adzuki fasulyesi: Fasulyeler içinde en az yağ oranına sahip. Vücutta daha fazla suyu tutuyor.

Brokoli: Lif ve C vitamini deposu. Ayrıca kilo vermeye yarayan kalsiyum içeriyor. Karaciğere çok iyi geliyor. Hazmı kolaylaştırıyor.

Elma: Hafif tatlı, bağırsakları çalıştırıyor.

Kiraz: Yumuşak bir müshil etkisi yapıyor ve kilo veremeye yarıyor.

Yulaf: Tokluk ve şişkinlik hissi veriyor. Bir küçük kase lapası vücutta 3 kase su tutmaya yardımcı oluyor.

El Bakımı ve El Güzelliği

Ellerdeki ihtiyarlamaya karşı uzmanlar uzun seneler bir çözüm üretememişti. Ancak en son tekniklerle eller bundan sonra kısa sürede kolayca yenileniyor ve çok daha genç bir görünüm kazanıyor.
Yaşlanan ve gençleştirme çalışmalarından pozitif netice alan her kadının kabusudur ellerdeki buruşukluk ve yaşlılık lekeleri. El gençleştirme, yumuşak doku gençleştirme yöntemleri arasında son zamanlarda giderek yaygınlık kazanan bir uygulamadır zira pek çok kadın, daha genç ve estetik görünümlü ellere sahip olmak için tedavi yöntemleri aramaktadır.

El estetiği, normal anatomi ve yeterli yumuşak doku volümü, pigmentasyon ve cilt yüzeyinin karakteristiğine bağlıdır. Bu manada, dışsal ve içsel yaşlanma septomları tanımlanmalı ve buna uygun bir tedavi tekniği takip edilemlidir. Bu sorunu yaşayan kişilerle yapılan görüşmelerle anlaşılmıştır ki genç bir eli belirleyen en önemli özellikler dolgunluk, damarların ve eldeki kırışıklıkların azlığıykan; yaşlı bir eli belirleyen şeyler çizgiler, damarlar, belirgin eklem yerleri, ince deri, deformasyon ve lekelenmelerdir. Günümüzde yaşlanan ellerin tedavisinde microdermabrasyon, fractional thermolysis, kimyasal peeling, yoğun ışık kaynakları ve lazer kullanıldığı gibi dolgu maddeleri ve volüm artırıcılar da yumuşak dokunun tedavisinde netice vermektedir.

Ellerde yaşlanmayla meydana gelen alt deri değişikliklerinden bir tanesi, volüm veya yumuşak doku kaybıdır. Bu kayıplar, doğru dolgu maddelerinin kullanılmasıyla tedavisi yapılabilmektedir. Yumuşak doku takviyesi, ellerdeki volüm kaybının tedavisinde çok bilinen bir tekniktir. Biodegradable dolgu maddelerinin enjekte edilmesi ile veya yarı kalıcı volüm artırıcılar ile eller tedavi ediliyor, eski haline geliyor ve daha genç, taze bir görünüm kazanıyor.

Enjekte edilecek ilaçlar için tedavi öncesinde içerikleri ve dağılma teknikleri hakkında bir analiz yapılması şarttır. Kanın pıhtılaşmasını azaltan aspirin gibi ilaçlar, tedaviye başlanmadan 5-7 gün önce çürüklerin oluşumunu önlemek amacıyla bırakılmalıdır. Aynı zamanda, tedaviden 1-2 gün önce ve tedavi akabinde alınacak arnica ve bromelain gibi ilaçlar, çürük oluşumunun önüne geçmede tedaviye yardımcı olmaktadır. Hyalüronik asit içeren ürünler de volümünü kaybeden ellerin tedavisinde önemli bir yere sahiptir.

Hyalüronik asit iki ele de gerekli olduğu miktarda enjekte edilebilir. Enjeksiyon dermis tabakasına ulaşacak ölçüde derin olmalıdır; çünkü yüzeysel yerleştirme cilt üzerinde renk kaybına neden olabilmektedir.

Ayrıca, kalsiyum hidroxylapatite içeren yarı-kalıcı dolgular da el gençleştirme tedavisinde kullanılmaktadır. Bu, biodegradable polimerdir, fibroplasia’yı uyararak tedavi edilen bölgede volümü artırdığı düşünülmektedir ve etkisi bir yıl devam etmektedir. Yapılan son araştırmalar göstermiştir ki, elin üstüne enjekte edildiğinde kalsiyum hidroxylapatite bu bölgenin volümünü artırmakta ve çok kısa sürede etkisini göstermektedir.

Dolgu maddesinin aktif bileşeni PLLA sentetik, biyouyumlu, ve biodegradable olduğundan alerjik reaksiyon oluşma riski azdır ve uygulandığı bölgede kolajen üretimini arttırarak volüm kayıplarının tedavisinde kullanılmaktadır. Enjekte edilen PLLA maddesi, kozmetik kullanımda ve yüzdeki yağ kayıplarının tedavisinde kullanılmak üzere Avrupa tarafından lisanslanmıştır. PLLA maddesi, cilt sıkılığının artmasında gözle görülür artışlar sağlamaktadır ve etkileri iki sene kadar devam etmektedir. Aynı zamanda el gençleştirme çalışmalarında da kullanılan bu madde, 2 yıla kadar değişkenlik ve dayanıklılık göstermekte ve doğru enjekte edildiğinde çok az yan etki oluşumuna sebep olmaktadır.

Enjeksiyon, elevasyonun kemikler arasındaki boşluğuna yapılmaktadır, çizgisel ip tekniği kullanıldığından işlem için gerekli delik sayısı azaltılmıştır. İşlem sonrası yapılan masaj ve uygulanan maddenin hekim tarafından biçimlendirilmesi, deride oluşabilecek yuvarlak nodüler çıkıntıları önüne geçmektedir. Bunlara ek olarak hastalara günde beş dakika beşer defa ellerine masaj yapmaları önerilmektedir. Ellerde yaşlanmanın diğer belirtileri olan pigmentasyon, kırışıklıklar, cilt sarkması ve şiş damarların tedavisi, her birine özel geliştirilmekte ve uygulanmaktadır.

Göz Makyajı Nasıl Yapılır

Gözler, bir kadını güzel ya da çirkin gösteren en önemli organlardır. Küçük ve doğru dokunuşlarla göz ve çevresi çok güzel ve estetik bir görünüm alabilir aslında. Tabi bu dokunuşlar profesyonelce ve bilinçli olmalı; aksi halde makyajsız halinizden daha çirkin olabilirsiniz. Güzellikte göz makyajı çok önemli bir ayrıntı olduğu için siz değerli kadın ziyaretçilerimiz için uzman görüşlerini aldık.

İşte Göz Makyajı Hileleri:

1. Farı sürmeden önce göz kapağınızı mutlaka hazırlayın – biraz fondöten ya da açık renk kapatıcı ve üzerine hafif pudra ile.
2. Fırçanızı çok yüklemeyin, hafif hafif ton vererek başlayın, ve gölgeleri gittikçe isteğe göre yoğunlaştırın, üzerine çıkacağınız katlardan önce temel atmak gibi..
3. İkili, üçlü ya da dörtlü farlar aklınızı mı karıştırıyor? En açık renk başlangıç içindir- gerisi tüm göz kapağına yayılır, orta tondaki iç yarısı için ve en koyu olan dış yarım ve kontur çizgisi için uygundur.
4. Hala renk kombinasyonları hakkında şüpheniz mi var? Tek ve doğal bir renkle tüm göz kapağınızı gölgeleyebilirsiniz.
5. Farınızı asla gözünüzün iç ya da dış köşelerinden çok fazla taşmasına izin vermeyin – bu gözlerinizin sakil ve makyajınızın aşırı gözükmesine sebep olur.
6. Yoğun ya da uzun süreli kalıcı bir renk istiyorsanız, kremin üzerine toz far sürmeyi deneyin.
7. Farınızı sürdükten sonra çok mu fazla geldi, pamukla hafifçe silin ya da teninizin renginde bir renkle tonunu açın.
8. Göz farı çok kolay kullanılabilinir – ıslak ya da kuru- eyeliner yerine. Sadece kirpikleriniz boyunca uygulamak için uygun bir fırça bulmanız yeterli.
9. Gözlerinizin iç köşelerini (V bölümünü) açık renk, pırıltılı bir kalemle boyarsanız, daha parlak görünmelerini sağlarsınız.
10. Gözlerinizi koyu renk kalem ya da farla çevrelemek onları daha küçük gösterecektir- zaten küçük gözleriniz varsa dikkatli olun.
11. Gözlerin alt iç kısmını beyaz kalem ile boyayarak ise daha büyük gözler elde edebilirsiniz.

25 Nisan 2010 Pazar

Greyfurt

Greyfurt

Günde Yarım Greyfurt

Günde yarım greyfurt, zinde ve sağlıklı kalmanıza yardım eder. Vücudun direncini içinde bulunan P ve C vitaminleri sayesinde artırır.
Kış boyu sizi nezle ve gripten de koruyan, sağladığı bol miktardaki C vitaminiyle zindelik, canlılık da veren bir meyvedir greyfurt. Üstelik diğer mevsim meyvelerinden daha ucuzdur da. Fırsat buldukça yiyin.
Kilo vermek isteyenler için, zayıflama rejimlerinin en dört başı mamur meyvesidir greyfurt. Zira hem idrar söktürücü (diyüretik) özelliği vardır, hem de vücudu toksinlerden arıtıcıdır. Üstelik metabolizmanın faaliyetini hızlandıran özel bir enzim vardır içinde.
Greyfurt suyu içmek için ideal zaman sabahtır. Aç karnına bir bardak greyfurt suyu içmeyi âdet edinin. Çok yararlı olduğunu görürsünüz.

Limon

LimonKışın, Koruyucu Meyvesi

Limon, en fazla antiseptik (mikrop kırıcı) özelliğe sahip meyvedir. Kanı temizler, dolaşımı hızlandırır, cilddeki sivilceleri köreltir ve sinek, böcek sokmalarında acıyı azaltır.
Limon, soğuk kış günlerinin koruyucu meyvesidir. C vitamini bakımından zengin oluşu, onu bir sağlık iksiri yapmıştır, diyebiliriz. Nezlenin, ateşin düşmanıdır.Limon suyunun, bakterileri öldürücü, idrar söktürücü (diüretik) ve solucan düşürücü etkisi vardır. Bu yüzden de ev ilâçlarının başında gelir.Bol limonlu bir fincan sıcak ıhlamur veya çay boğazınızı yumuşatır, öksürüğünüzü hafifletir. Baş ağrısına karşı da salık verilir limon. Başınız ağrıyınca, iki yuvarlak dilim limonla şakaklarınızı ovuşturun.

Eski kadınlar, limon dilimlerini şakaklarına yerleştirir, üstüne de çatkı çatarlardı. Mide yanmalarına karşı da limon ilâve edilmiş birkaç kaşık su içmenizi öğütlüyorlar. Sanıldığının aksine limon suyu, organizmada asit reaksiyonu yapmaz. Ekşi, asitli lezzeti; sindirim sonunda mide ortamındaki asiti nötralize eden tuzlar oluşturan organik asitlerinden kaynaklanır.

Dahası, limon suyu gerçek bir güzellik aracıdır. Ellerinizi beyazlaştırıp kızarıklıklarını hafifletir.Aynı şekilde cildi temizler, düzeltir, beyazlatır ve cildin tabiî dengesine kavuşmasını sağlar. Açık renk saçlar için harika bir tonik ve tabiî bir renk açıcıdır.
Ama tek basma kullanıldığında limon suyu, iyi bir sıkıştırıcı olmakla birlikte cildi kurutur da. Aslında en etkili şekli, limon yağıdır. Bu yağ, kalın rendeden rendelenmiş limon kabuğunun inbikten MİL süzülmesiyle elde edilir.

Saf limon yağı minik şişelerde satılır. Bu yağdan bir-iki damla bir yumurtanın sarısına ilave ederseniz, cildinizi temizleyip besleyen harika bir güzellik maskesi elde edersiniz.

Limon, Safrakesesi ve İdrar Taşlarının Oluşmasını Önler

Doğu kökenli olan limon, A, B ve C vitaminlerince zengin bir besindir.Kalsiyumun özümsenmesine yardımcı olduğu gibi sinirler, karaciğer üzerindeki etkisi de son derece olumludur.Kanı sulandırır, temizler, damar dokularının esnekliğini arttırır, pankreas ifrazatını kolaylaştırır ve safrakesesi, idrar taşlarının oluşmasını önleyip anteryosklerozu engeller.
Harika bir idrar söktürücüdür. Sanıldığının aksine mide asiditesine ve yanmasına yolaçmaz. Tam tersine limon mide asidine karşı etkilidir.

Tabiî antiseptikler içinde en etkilisi olup bağırsak ve solunum yolları enfeksiyonlarına karşı en iyi tedbirdir.
Uzmanlara bakılırsa, limon tansiyon düşürücüdür şeker hastalarında glisemiyi düşürür.

Limon kürünün etkili olabilmesi için harfi harfine uygulanması gerektir.

1. gün: Su ilâve edilerek sulandırılmış bir limon suyu.

2. gün: İki limon suyu.

3. gün: Üç limon suyu,

4. gün: Dört limon suyu ve bunun gibi için.

10. günde 10 limona ulaşıncaya kadar böyle artırılarak sulandırılmış limon suları gün boyunca yudum yudum olmak üzere içilir.

10 limona ulaşınca tıpkı artırıldığı gibi birer birer eksiltilip bir limona inene kadar aynı şekilde devam edilir.

Bu 20 günlük kürün etkisini artıran bir küçük ilâve de sarımsaktır. 2-3 diş sarımsak kesilerek bütün limon suyunda bırakılır.

Gut ve romatizmayla, şişmanlıktan yakınanların da baş dostudur limon.
"İdrar kesesiyle başı dertte olanlar şu limon küründen yararlanabilirler." diyor uzmanlar: Limon suyunu maden suyuna ilâve edip biraz balla tatlandırarak için.

Portakal

Portakal

Portakal Sabah Altın, Öğlen Gümüş, Akşam Kurşun
Bir bardak portakal suyu sinirlerinizi güçlendirecek, kahvenin yerini tutacak harika bir içecektir. Bir atasözüne bakılırsa en iyisi sabah yemektir portakalı. Der ki atasözü "Portakal, sabah altın, öğleyin gümüş, akşama kurşundur." İşte bu yüzden onu "altın" devrinde yiyin ki, cildiniz, bağırsaklarınız gereğince yararlansın.

C vitaminince zengin olan portakalın, mandalina ve greyfurtun 100 gramında,günlük ihtiyacımızın onda birini karşılayacak kadar da A vitamini vardır.

Askorbik asit de denen C vitamini portakalın 100 gramında 50 mgr., greyfurtta, mandalina ve turunçta 40 mgr. bulunur. Organizmamızın zinde olması için günde 60 mgr, C vitaminine ihtiyacı vardır. Bunun karşılanması da gereklidir. Zira organizma tek başına üretemez bu vitamini.
Kalorisine gelince... Orta boy (100 gr.) bir portakalın sağladığı enerji 34 kaloridir. Mandalinin 72, turuncun ise 53'tür.

Kış Meyvelerinin Kraliçesi Portakal

Mevsimin, meyveler kraliçesi hiç kuşkusuz portakaldır. % 87.2 oranında su içeren portakaldaki şeker oranı, sadece % 7,8-12'dir. Mandalinada ise şeker oranı biraz daha yüksek: % 11-17'dir.

Protein ve yağ ise, yok denecek kadar küçük miktardadır. Kalori değeri de sadece 34-49'dur (yenebilen her 100 gr.'ı için).

Bu yüzden de kilo vermek isteyenler için biçilmiş kaftandır. Ama suyunu içmek yerine dilim dilim yemeyi tercih edin. Böylece çabucak doyarsınız. Ayrıca o beyaz kısımları yani posaları barsaklarmızı çalıştırmak için de yararlıdır.

C vitamini organizmada demirin özümsen-mesini kolaylaştırdığı gibi bağışıklık sisteminizi de hızlandırır.Dahası, hücrelerin çimentosu olan kollagenin oluşması için de gereklidir.

Yaşlanmayı Geciktirir

Portakal, organizmamız için son derece değerli olan meyvelerden biridir.Büyümelerini kolaylaştırdığından çocuklar için harika bir meyvedir. Çocuğun ilk yiyebileceği meyve bile denebilir.Yaşlılar için de bulunmaz bir meyvedir portakal. Ülserle vb. başınız dertte değilse bol bol yiyebilirsiniz portakalı. Zira hücrelerin yaşlanmasını geciktirir.

Portakal ve Güzelliğiniz

Portakal, cildinizin kırışmasına karşı yapacağınız mücadelede de yardımcı olur size. Olgun bir portakaldan kestiğiniz yuvarlak dilimleri yüzünüze koyup 15 dakika uzanın. Sonra da bol soğuk suyla durulaym yüzünüzü.

Üzüm

Hem Tedavi Edici , Hem de En Besleyici Meyve
Tatil mevsimi diye yazın yorduğunuz, düzensiz, karmakarışık bir beslenme ve yaşama şekliyle çoğu defa aşırı biçimde zorladığınız organizmanızı harika bir meyve olan üzümle "tedavi" edebilirsiniz. Üzüm kürü sayesinde zehirlerden temizleyip, yeniden "doğmuşa" çevirmeniz işten bile değildir onu.Üzüm kürü basit mi basittir ama kendi bildiğiniz gibi öyle gelişigüzel, karman-çorman yerseniz üzümü, kür de kürlükten çıkar, haberiniz olsun.
Üzüm de tıpkı kiraz, armut gibi şekerli bir meyvedir. Bu üzüm şekeri, hiçbir sindirim süreci gerektirmez. Üzümün ve tabii bütün meyvelerin besleyici özellikleri, ihtiva ettikleri şekerden kaynaklanır. Olgunluk ve güneşte kalma süresine göre içinde değişen oranda (yaklaşık % 16) şeker ve mineraller vardır.

Dahası tedavi edicidir
"Üzüm kürü" diye bilinen bu tedavi iyileşme dönemindeki hastalar, zayıflar, kansızlık çekenler için çok yararlıdır.
Günde yarım kilo üzüm yiyerek başlayın küre. Ve bu miktarı yavaş yavaş artırarak günde 2-2.5 kiloya kadar çıkarın. Yiyeceğiniz üzümü günün belli saatlerine dağıtın. Söz gelimi sabahleyin, bir de öğle ve akşam yemeklerinden sonra yiyin. Buna 2 ila 4 hafta devam edebilirsiniz.
Elbette üzüm kürü yaptığınız sürece, fazla kalori almamak için, diğer yediklerinizi azaltmalısınız Kür yapıyorsanız, kabil olduğunca taze, yeni kopmuş ve iyice olmuş üzümleri tercih edin.

Şişmanlarla, şeker hastalarının uzak durmaları gereken bir meyvedir. Ama buna karşılık, spor yapanlar, çocuklar, kansızlık çekenler, sürmenajın eşiğindekiler ve bebek bekleyen anneler için harika bir meyvedir. Yüksek besin değeri ve kolay sindirilmesi yüzünden "Nebati süt" diye nitelendirilir. Bileşimi bakımından ana sütüne yakınd Sadece yağı eksiktir.

100 gr. üzümde 66 kalori vardır. Yâni 100 gr. üzüm; 100 gr. süt, 25 gr. ekmek ve 70 gr. etin sağladığı kadar kalori sağlar size. Ama kalori, üzümün bütün besin değerini yansıtmaz. Üzümde şeker, asit, A, B, C vitaminleri, kalsiyum, demir, iyod, magnezyum, fosfor, potasyum gibi mineraller ve sindirimi kolaylaştıran enzimler vardır. Üzümün dış zarında (kabuğunda) kremor-tartar, asitler, tanen, selüloz, az miktarda protein ve mineraller vardır. Üzüm, meyveler içinde en besleyici olandır.

Vitaminlerin Faydaları ve Eksikliği

Vitaminler

Sağlıklı, zinde bir görünüşe sahip olabilmemiz için vitaminlere ihtiyacımız vardır. Ciltimizin canlı, pürüzsüz, gözlerimizin ve saçlarımızın pamparlak olması için vazgeçilmez unsurlardır onlar. Aslında günlük vitamin ihtiyacımız çok ufak bir miktardır. En önemli 13 vitamin besinlerimizde zaten vardır.

Yeterli miktarda vitamin almamız şarttır ama bunları normal yoldan, günlük beslenmeleriyle alamayanlar da vardır. Söz gerimi, bebek bekleyen anneler, zayıflama rejimi yapanlar, yaşlılar, hastalıktan yeni kalkmış olanlar, çoğunlukla dışarda hazır yemek, sandviç vb. yiyenler, veya yemekleri çok pişirenler, çocuklar, atletler ve çok hareketli (beden) bir

hayat yaşayanlar, çok sigara, alkol içenler ve doğum kontrol hapı kullanan kadınlar yeterli vitamin alamayabilirler.

Zira besinlerdeki başlıca vitaminler ve mineraller, ısıya, ışığa, havaya maruz kalmaları, gereğinden fazla pişirilmeleri vb. uzun süre muhafaza edilmeleri veya rafine bir hale gelmeleri için tâbi tutuldukları işlemler yüzünden yok olabilir. Ayrıca, evde besinleri pişirme şekliniz de vitaminlerini muhafaza veya kaybetmelerinde hayatî bir rol oynar. Söz geli-mi, uzun süre, çok fazla suda haşlanan sebzelerin içindeki vitaminler suya geçer. Bu su da döküldüğünden sebzeler bütün vitamin değerlerinden mahrum kalırlar.

Bunu önlemek, sebze ve meyvelerin vitamin değerlerini korumak için, bunları elinizden geldiğince kabuklarıyla, az suda ve yenebilecek kadar yumuşayıncaya kadar pişirin. Buharda pişirmek de bu açıdan çok iyidir.

Vitamin Tabletleri

Ne var ki, kimi zaman beslenmenize ek olarak vitamin hapları almanız gerekebilir. Söz gelimi, kışın, taze meyve türlerinin az olduğu aylarda C vitamini veya çeşitli vitamin tabletleri yararl olabilir.

Gerilimli dönemlerde alınan B vitamin hapları da çok yararlı olabilir. B6 vitamini ise regl (adet) öncesi geriliminden yakınanlar için büyük yardımcıdır.

Vitamin Devip Geçmeyin

Vitaminlerin sağlığımız açısından önemleri gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır.

Söz gelimi, yumurta sarısında, karaciğer ve böbrek gibi sakatatta çok bulunan B5 vitamininin eksikliği, pek nadiren de olsa, kalp damar rahat- e sızlıklarına yolaçabilmektedir.C vitamini eksikliği, kimi zaman esrarlı halsizliklerin, bitkinliklerin sebebi olmaktadır.

Vitaminleri sadece ilâç şeklinde almayın. Hemen herşeyden yiyin. Besinleri az pişirin. Ve de özel bir tahammülsüzlük söz konusu değilse hiçbir besinden kendinizi hepten yoksun bırakmayın, olmaz mı?

HER GUN ALMAMIZ GEREKEN VİTAMİNLER

Sağlıklı bir beden; dinç bir kafa, dengeli bir beslenme ve yeterli vitamin almanıza da bağlıdır. Her gün almanız gereken çeşitli vitaminleri şöyle sıralayabiliriz:

• C vitamini: Bir bardak greyfurt suyunda 60 mgr. vardır. Kemiklerinizi, cilt ve kirişleri güçlendirir. Demirle birlikte alınırsa, özümsenmesi daha kolay olur.

• B-12 vitamini: Bir porsiyon dana eti ya da bir bardak sütte 0,003 mgr. vardır. Bütün vücut hücrelerinin hayatı için elzemdir.

• D vitamini: 2 bardak sütte 0,005 mgr. vardır. Kemiklerin büyümesi için gerekli olan

kalsiyum ve fosforun vücut tarafından özüm-senmesine yardım eder.

• Folik asit: Bir tavuk ciğerinde 0,4 mgr. vardır. Kan rahatsızlıklarını önler, vücudun

proteinleri kullanmasına yardım eder.

• K vitamini: 4 porsiyon meyve ya da sebzede 0,07 ilâ 0,14 mgr. bulunur. Kan dolaşımının normal olmasını sağlar.

• Niyasin: 2 porsiyon et ya da tavuk etinde 18 mgr. bulunur. Besinlerin enerjiye dönüşmesini sağlar.

• B6 vitamini: Bir porsiyon tavuk ya da iki porsiyon sebze, 1 muzda 2,2 mgr. bulunur. Kandaki alyuvarları yeniler, sinir dokularının normal çalışmasını sağlar.

• A vitamini: Ispanak ya da havuçta 1 mgr. vardır. Cilt, kemik ve dişlerle, organların iç zarlarına yardımcıdır.

• B2 vitamini: Dana ciğerinde 1,6 mgr. vardır. Göz, sinir ve cilt sağlığına katkıda bulunur, enerjiyi sağlayan reaksiyonu hızlandırır.

• Bl vitamini: Dana eti ve bezelyede 1,4 mgr. vardır. Sinir ve mideye yardımcıdır.

• E vitamini: 2 kaşık mayonez ya da ayçiçek yağında 10 mgr. vardır. Kan için gereklidir. Vücudun A vitaminini kullanmasına yardım eder.Vitamin Eksikliği En Çok Bebek Bekleyen Annelerde ve Yaşlılarda Görülür.Hızlı zayıflama rejimi uygulayanlar kimi zaman ek vitamin hapları alarak muhtemel vitamin eksikliğini gidermeye çalışırlar.

Fazla alman B ve C vitaminleri; suda eriyen vitaminler olduklarından idrarla vücuttan dışarı atılırlar.

Ama A ve D gibi yağda eriyen vitaminlerin fazlası karaciğerde birikir, kalır.

Gereğinden fazla balık yağı kapsülleri alınması halinde sözkonusu olabilir bu.

A vitamini fazlalığı, ciltde kuruma, gerilme, iştahsızlık, öfke hali, saçların azalması ve uykusuzluk yapar.

Gereğinden fazla D vitamini alman ise ishal veya kabızlığa, kusmaya yolaçar.

Dengeli bir beslenme rejimi uygulayanın fazladan vitamin ilâçlarına ihtiyacı yoktur.

Vitamin eksikliğinden en çok yakınabilecekler, yaşlılar ve bebek bekleyen annelerdir. Onların da doktorlarına danışmadan, öyle kendi kafalarından vitamin hapı almamalarında yarar vardır.

Vitamin Yetersizliği Varsa Meyveyle Kahvaltı Edin

Meyveyi yemeğin üstüne yerseniz, ağzınızı, dişlerinizi yemek artıklarından arıtır.

Beslenme uzmanları meyveyi yemekten önce, yemeğin başında yemeyi öğütlüyorlar. Böylece çabucak yol alır, diyorlar. Oysa yemeğin üstüne yerseniz uzun süre midede kalıp, mayalanarak şişkinliğe yolaçabilir. Bunun tek istisnası elmadır.

Ciltinizi Güzelleştiren Vitaminler

Pürüzsüz, düzgün, canlı bir cilt, hem ruh, hem beden sağlığınızın yolunda olduğunun işaretidir de. Bu konuda bazı vitaminlerin çok önemli rolleri vardır. İşte bu belli başlı vitaminlerle bol bulundukları besinler ve eksikliklerinin sebep olacağı aksaklıklar:

A vitamini: Dokuların yemlenmesine ve ciltin gergin, pürüzsüz olmasına yardım eder. Eksikliği: Ciltde kuruluk, kimi zaman kepeklenme yaptığı gibi çizgi ve kırışıklıkların kör karanlıkta boy göstermesine de sebep olur. En bol bulunduğu besinler: Ciğer, havuç, patates, yeşil yapraklı sebzeler, sarı renkli meyveler, tereyağı ve margarindir.

B2 ve B6 vitaminleri: Saçta ve ciltde aşırı yağlanmayı, kepeği önler. Eksikliği: Egzemaya ve dudak uçukluklarına yolaçabilir.

En bol bulunduğu besinler: Kuru baklagiller, ceviz, yerfıstığı, B2 vitaminince en zengin besinlerdir. Muz, lahana, hububat ise B6 vitamininin en çok bulunduğu besinlerdir.

PP vitamini: Ciltdeki tahrişleri özellikle de güneşin sebep olduklarını önler. Eksikliği: Ciltde kuruluğa, çizgilere ve kızarıklıklara yolaçar.

En bol bulunduğu besinler: Ciğer, balık, tavuk ve hububattır.

C vitamini: Kılcal damarlardaki değişimlerden kaynaklanan cilt rahatsızlıklarına karşı (egzama) etkilidir. Organizmanın direncini artırır. Eksikliği: Vücudun direncini azaltır.

En bol bulunduğu besinler: Turunçgiller (portakal, mandalina vb.) maydanoz, domates, çilek, ahudududur.

E vitamini: Kronik cilt bozukluklarının tedavisinde kullanılır. Eksikliği: Ciltin mat, donuk olmasına ve çok erken yaşlanmasına yolaçar.

En bol bulunduğu besinler: Soya yağı, mısırözü yağı. yumurta, kurufasulye ve tereyağdır.

Organizma aç karnına yenen besinlerin besleyici unsurlarını azami derecede özümsediğinden, meyve sabah kahvaltısı olarak, özellikle vitamin yetersizliği ve kabızlık halinde bir alternatif oluşturur.

Meyve her yaşta yenir. Süt bebeği için rendelenmiş elma ve armut, süt dışında karşılaşacağı ilk farklı besindir. Yaşlılar için kolay sindirilebilen bir besin kaynağı, değerli bir fizyolojik regülatördür.

Sofrada nazlanan, iştahsız çocuklar için de meyve vazgeçilmez bir besin olabilir. Sütüne ilâve edeceğiniz meyvelerle (muz) büyümesi için gerekli unsurları sağlayabilirsiniz.

Fazla kilolarla dertteyse başınız, haftada bir gün sadece elma, sadece armut yiyerek diğer günlerde aldığınız fazla kalorileri dengeleyebilirsiniz.

Meyvelerdeki karotenoidler antioksidan etki yaparlar. Yani organizmayı, hücrelerin yaşlanması ve soysuzlaşmasına yol açan oksidasyon reaksiyonuna karşı korurlar.

Meyvelerdeki basit şeker, öğleye yakın ya da uzun süren fizik çabaların ardından hissettiğiniz yorgunluk ve zihin karmaşasına yol açan glisemi düşmesine karşı da çok etkilidir.

Hastalıklardan Korunmak İçin Yeterli Vitamin Alın

Vitaminler vücudu hastalıklara karşı korumakta hayatî önemdedir. Vitaminlerin pek çoğu da belli bir hastalığa karşı korur vücudu. Sözgelimi, Bl vitamini eksikliği beriberi, D vitamini eksikliği raşitizm (kemik hastalığı), C vitamini eksikliği iskorbit, B2 vitamininin eksikliği pellagra, A vitamini eksikliği ise gece körlüğüne hattâ tam körlüğe sebep olabilir.

Vitamin eksikliği bir zamanlar çok ciddî ve sık rastlanan bir haldi. Doktorlar hastalıkları teşhis ve tedavi edebiliyorlardı ama neden ileri geldiklerini tam bilmiyorlardı. Sözgelimi, iskorbite en çok, uzun deniz seferlerine çıkan denizcilerde rastlanıyordu. Bunun, bu uzun seferlerde zengin C vitamini kaynağı olan portakal, mandalina vb. meyveleri yeterince ve düzenli bir biçimde yememelerinden kaynaklandığı keşfedildi sonunda.

Vitamin eksikliğinden ileri gelen hastalıklar, bu vitaminler hap şeklinde ya da bu vitaminlerce zengin besinlere ağırlık verilerek kolayca tedavi edilebiliyor.

Taze Sebze Vitamin Kaynağıdır

Taze sebzeler birer vitamin kaynağıdırlar. Onları gereğince muhafaza etmeye özen gösterin. Ve de her zaman taze sebzeyi konservesine tercih edin.

Sebzelerin vitamin değerlerini korumak için;

• Serin bir yerde, mümkünse buzdolabınızın sebze bölümünde saklayın.

• Dolabın donabilecekleri yerine koymayın. Zira donma zarar verebilir.

• Mümkün olduğunca iri doğrayın ve bütün halde pişirin.

• Uzun süre suda bırakmayın. Yoksa vitaminlerinin büyük kısmı suya geçer.

• Sebzeleri soğuk suya koyup haşlamayın. Suyu kaynatın, sebzeleri sonra atın içine.

• Mümkün olduğunca kısa süre ve az suyla pişirin.

• Sebzeleri haşladığınız suları çorbalarda kullanın. Vitaminleri boşa gitmemiş olur böylece.

• Pişen yemeği uzun süre "sıcak" tutmayın. İçindeki C vitamini yok olup gidebilir sonra.

Vitaminler ve Zekâ

Yetersiz beslenme çocuğun sağlığını, davranışlarını, eğitim ve gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir.

ingiltere'de (Darland School, Wrexham) yapılan bir araştırma, iyi beslenmeyle çocuğun okuldaki başarısının arttırılabileceğini gösteriyor.

Kendilerine 4 ay vitamin ve mineral takviyesi yapılan çocukların zekâ testlerindeki başarılarının ötekilerine nisbetle iki misli arttığı tespit edilmiş.

Araştırma sadece 30 çocuk üzerinde yapılmış. Daha geniş kapsamlı yapılması konusunda çalışmalar sürüyor.

Vitaminler Şişmanlatmaz

Vitaminlerin kalori değerleri yoktur. Bu yüzden de enerji sağlamazlar.

Görevleri, hayatî işlemleri düzene koymak, metabolizmayı dengede tutmaktır.

C ve B grubu vitaminleri gibi bazı vitaminler suda erirler. A, D, E, K vitaminleri ise yağda erirler.

Suda eriyen vitaminler vücutta depo edilemezler. Fazlası idrar yoluyla vücuttan atılır. Bu yüzden her gün taze meyve, sebze yiyerek günlük vitamin ihtiyacımızı karşılamamız gerekir.

Yağda eriyen vıtammlerse, yağ dokularında depo edilirler. Ve organizmanın ihtiyacı olduğu zaman yavaş yavaş kullanılırlar.

Vitamin Haplarına Dikkat!

Adet öncesi gerilimi önlemek için B6 vitamini alıyorsanız, yeterince magnezyum almaya da dikkat edin, olmaz mı? Zira B6 vitamini magnezyumu tükettiğinden durumun daha da kötüleşmesine yolaçabilir. Magnezyum bol miktarda deniz ürünlerinde, ceviz, fındık ve hububatta bulunur.

Hamilelik sırasında anneye verilen ek demir ve folik asit tabletleri vb. annenin düşük kiloda bebek doğurmasına sebep olabilir. Zira aldığı besinlerdeki çinkoyu özümseme yeteneğini azaltır. Uzmanlar ancak özel bir eksiklik varsa, anneye bu tür hapların verilmesini salık veriyorlar.

Vitamin Bakımından En Zengin Besinler

Çeşitli vitaminler bakımından en zengin besin karaciğerdir, biliyor musunuz? içinde çok miktarda A, Bl, B12, H, PP vitaminleri vardır.

Sonra yeşil salata ve maydanoz gelir.

Sebzelerin en renkli kısımları, meyvalarm kabukları, buğday, limon ve portakal suyu vitamin bakımından en zengin besinlerdir. Aklınızda olsun.

Daha Canlı Saçlar İçin Daha Çok Vitamin

İnsan vücuduna yararlı olan A'dan K'ya kadar bütün vitaminler saçlar için de yararlıdır. Ama özellikle "saç vitamini" denen B5 vitamini saçların uzamasını doğrudan etkiler. Pantotenik asit de denen B5 vitamininin bu etkisini araştırmalar da doğrulamaktadır. Pantotenik asitten yoksun bir beslenme uygulanan hayvanların 30 gün içinde bütün tüyleri dökülüyor, biliyor musunuz?

İnsanlarda ise bu vitamin eksikliği saçlarda beyazlaşmaya ve seyrekleşmeye yolaçıyor. Bu değerli B5 vitaminini şu besinlerden sağlayabilirsiniz: Ciğer, yürek, yumurta sarısı, kepekli hububat, pirinç.

Gereğinden Fazla Vitamin Almak Tehlikeli Olabilir

Kimi vitaminleri çok fazla almak size zarar verebilir, hattâ ölüm tehlikesini bile gündeme getirebilir, aman dikkat!

Özellikle vücutta depo edilebilen A ve D vitaminlerinin çok yüksek dozda alınmaları zehirlenmelere yolaçabilir, diyor uzmanlar. İlk kutup kâşiflerinden bazıları çok miktarda kutup ayısı ciğeri yedikleri için ölmüşlerdir, biliyor musunuz? Zira bu ciğerler A vitaminince çok çok zengin bir besindir.

B ve C vitaminleri gibi suda eriyen vitaminlerin yüksek dozda alınması ise, genellikle zararlı değildir.

Meyve ve Sebzelerin Faydaları

Meyveler
Harika Bir Vitamin ve Maden Tuzu Kaynağı
Meyveyle beslenmek insanlık kadar eskidir. Akdeniz havzasında Kartaca ve diğer şehirler Fenike'den ithal edilmiş sistemle yetiştirilen büyük meyve bahçeleriyle çevriliydi. Kartaca, incirleriyle ünlüydü.

Bir vitamin ve maden tuzu kaynağı olan meyvelerin tazesiyle, kurusunun kalori değerleri farklıdır. Aşağıdaki cetvel çeşitli meyvelerin net 100 gramında kaç kalori bulunduğunu göstermektedir.

TAZE VE KURU MEYVELERİN KALORİ TABLOSU

Taze meyveler:

Net 100 gr. kayısı 51 kalori

Net 100 gr. portakal 45 kalori

Net 100 gr. muz 88 kalori

Net İ00 gr. kiraz 80 kalori

Net 100 gr. incir 80 kalori

Net 100 gr. çilek 37 kalori

Net 100 gr. kuşüzümü 57 kalori

Net 100 gr. mandalina 44 kalori

Net 100 gr. elma 58 kalori

Net 100 gr. karpuz 20 kalori

Net 100 gr. Armut 61 kalori

Net 100 gr. şeftali 38 kalori

Net 100 gr. erik 50 kalori

Net 100 gr. üzüm 66 kalori^

Net 100 gr. kestane 213 kalori

Kuru meyveler:

Net 100 gr. hurma 274 kalori

Net 100 gr. kuru incir 274 kalori

Net 100 gr. badem 598 kalori

Net 100 gr. ceviz 663 kalori

Net 100 gr. Fındık 646 kalori

Net 100 gr. erik 268 kalori

Net 30 gr. marmelat 83.4 kalori

Meyveler 4 Gruba Ayrılır

Meyveler, asitli, şekerli, yağlı ve nişastalı meyveler olmak üzere dört gruba ayrılırlar.

Asitli meyveler sulu, organik asitler, rayiha, şeker ve selüloz bakımından zengindirler. İçlerinde hatırı sayılır oranda nişasta vardır.

Şekerli olanlarsa diğerlerinden farklı olarak daha az organik asit ihtiva ederler.

Yağlı meyveler, protein, özellikle de yağ ve koku bakımından zengindirler.

Nişastalı meyve olarak sadece kestane vardır. Karbonhidrat, nişasta bakımından zengin, yağ ve proteince fakirdir.

İçlerinde az ya da çok şeker, nişasta, yağ oluşu, meyveden meyveye değişir ve onlara değişik kalori değeri kazandırır.

Hepsinin ortak özelliği ise, düşük protein (yağlılar hariç), bol vitamin (A, Bl, B2, C) ile maden tuzlarına (potasyum, kalsiyum, demir, fosfor, sodyum) sahip olmalarıdır.

Meyvelerdeki vitaminler, pişirildikleri ya da kurutuldukları takdirde hemen tamamen yok olur.

Asitli meyveler yani portakal, mandalina, kayısı, karpuz, çilek, böğürtlen, elma, şeftali, üzüm vb. alkalize edici özellikleri sebebiyle yaşlılara çok uygundur.

Asitli meyvelerle, armut, muz, hurma, kiraz, incir, kavun gibi tatlı, yani şekerli olanlar, bol miktarda su ih-I tiva ettiklerinden susuzluk giderici, maden tuzlarmca zengin oluşları yüzünden idrar söktürücü (diyuretik), selülozları yüzünden bağırsak yumuşatıcı (laksatif) ve çiğ yendiklerinde de bol vitaminlidirler.

Yağlı ve nişastalı olanlar dışındaki meyveler genellikle kalp hastalarına, arteryosklerozlularla, yüksek tansiyonlulara, karaciğerinden rahatsız olanlarla anemik ve zayıflara salık verilir.

Sadece ülserliler, kolitliler, şeker hastaları ve şişmanlar için uygun olmayabilir. Doktorlarına danışmalarında yarar vardır. Özellikle yağlı ve nişastalı olanlardan (badem, ceviz, fındık) da uzak durmalıdırlar. Bunlar, kansızlık çekenlerle kilo almak isteyenler için biçilmiş kaftandır.

Fazla kilolarınızdan yakmıyorsanız, asitli ve şekerli meyvelerden gönlünüzce yiyebilirsiniz. Ama çiğ olarak, şeker, krema vb. ilâve etmeden yiyin, olmaz mı?

B Vitamini

B Vitamini

Sağlıklı ve Güzel Olmak İçin Yeterince B Vitamini Almalısınız

Çatlayan dudaklar, kuru cilt, donuk saçlar, dayanılmaz baş ağrıları B vitamini eksikliğinden kaynaklanabilir.
B vitaminleri bir gruptur aslında. Herbiri farklı işler de yapsa, birlikte çalışırlar. İşte bu yüzden biri eksikse sizde, ötekilerin de eksikliği hissedilir.

Ama iyi besleniyorsanız canlı, hayat doluysamz, yeterince B vitamini alıyorsunuz demektir.

Tersine tansiyon, baş ağrıları, halsizlik ya da kırılan tırnaklar, çatlayan dudaklarla dertteyse başınız, B vitamini eksikliği sözkonusudur. Buna ek olarak bir de sigara içiyorsanız, hamileyseniz veya sadece sebzeyle besleniyorsanız, hasta ya da büyüme (ergenlik) dönemindeyseniz yahut da bunalımdaysanız özellikle tehlikedesiniz diyor uzmanlar. Aman tezelden şu vitamin eksikliğini giderin. Başlıca B vitamini kaynaklarını şöyle sıralayabiliriz: Karaciğer, kepekli un, ceviz, fındık vb. yumurta, et, yoğurt, süt, peynir, balık vb.

"İyi ki Varsın B6 Vitamini"

Regl öncesi gerilimi, fazla kilolar, donuk cilt, güçsüzlük, uykusuzluk, alerji gibi can sıkıcı durumlarda kadınların imdadına yetişen B6 vitaminidir. "İyi ki varsın B6" diye şarkılar yakılsa yeridir, kimi uzmanlara bakılırsa. Kadınlar için sağ elde beş parmak misali vazgeçilmez bir vitamindir. Zira beyin tarafından salgılanan tabiî unsurlara katalizör görevi yapar.

Doğum kontrol hapı kullanan bütün kadınların günde 1 ya da 2 tane B6 vitamini almaları gerektir. Zira bu haplar vücuttaki B6 vitaminini tüketirler.

Sinirleriniz Zayıfsa Vitamin (B) Alın

B grubu vitaminlerinin sinir sisteminiz üzerinde son derece olumlu bir etkisi vardır, biliyor musunuz?

Özellikle de Bl vitamini. Sebze ve hububatta bol bulunan bir vitamindir bu.

B2 vitamini kansızlığa ve yorgunluğa iyi gelir. Bu da en çok yumurtanın akında ve sütlü besinlerde bulunur.

B6 vitamini sinirlerinizi ve kaslarınızı koruyup güçlendirir. Hemen bütün besinlerde vardır.

B12 kansızlığa karşı olağanüstü bir vitamindir. Buğdayda, ette ve deniz yosunlarında çoktur.

Stresi Hafifletir

Beyin ve vücut, beden ve ruhun bir bütün olduğu giderek daha da güç kazanıyor. Son keşif, hipotalamusta bir özel hafıza merkezinin bulunduğunun ortaya çıkması. Oysa bugüne kadar burada sadece vejetatif sinir merkezlerinin (yani kalb atışı, tansiyon, uyku, uyanıklık, açlık, doyma hissi vb.) bulunduğuna inanılırdı. Şimdi "hipotalamik hafıza" çıktı ortaya.

Bu, beyindeki stres sebeplerini kaydediyor. Öyle ki, hipotalamusta yığılıp bütün kalbi beslenme vb. faaliyetlerimizi etkiliyor. Sözgelimi hipotalamusta damar daraltma merkezi de vardır. Ve stresin etkisiyle, kalp kaslarını besleyen ince kan damarlarının daralmasını sağlayabilir. Eğer stres çok şiddetliyse bu ince damarlardaki daralma fazla olacağından kalbe yeterince kan gitmemesine yani kalp kaslarının yeterli miktarda kanla beslenememesine sebep olur ve anjin ağrısı başlar. Bu "boğulma"nm gerçek bir enfarktüse dönüşmemesi için hemen gerekli tedbirin alınması gerektir.

New York Tıp Koleji'nden Dr. W. Gutstein, R An-versa ve G. Guideri bu küçük, ince kan damarlarının enfarktüse yol açabileceği konusunda birleşiyorlar.

Ruh haliyle, anjin ve enfarktüs arasındaki bu ilişkiden sonra, bunun nasıl önlenebileceği de keşfedildi. B6 vitamini. Bu vitamin kasılmaları (spazm) önlemekte. Kan damarları üzerinde doğrudan etkili olduğu için değil ama stresin etkisini hafifleterek gerçekleştiriyor bunu.

Fazla Çay Vücutta B Vitaminini Azaltıyor

Çok çay içiyorsanız, aldığınız B vitamini miktarını artırmanız gerektir. Nutrihen Re-port International'de yayınlanan bir makaleye göre, çayın içindeki tanin, vücuttaki Bl vitaminini tüketmektedir.

Yapılan araştırmalar, uzun süre bol çayla beslenen hayvanlarda Bl vitamini eksikliğinin ortaya çıktığını göstermiştir. Bu vitaminin eksikliği sinir sistemini etkilemekte, güçsüz düşmesine yolaçmaktadır. Bl vitamini bol miktarda fındıkta, cevizde, bezelye, fasulye ve hububatta bulunmaktadır. Taze sebzede, süt ve yumurtada vasat, balıkta ise az miktarda Bl vitamini vardır.

C Vitamini

C Vitamini
Bol A ve C Vitamini Alın
Akciğer Kanserinden Romatizmal Artritten Uzak Durun Hastalıklardan uzak, sağlıklı kalabilmeniz konusunda beslenme rejiminizin sandığınızdan da büyük bir önemi vardır.

Uzun yıllar süren araştırmalar önemli miktarda A vitamini almanın sadece sizi bazı tümörlerden (akciğer kanseri) uzak tutmakla kalmayıp, romatizmal artrit ve arteryosklerozdan (damar sertliği) da koruduğunu ortaya çıkarmıştır. Bildiğiniz gibi A vitamini portakalda, kayısı, yer fıstığı, muz, şeker pancarı, havuç, lahana, kuru fasulye, patates, maydanoz ve ıspanakta bol miktarda bulunur.

C vitamini ve fenol bakımından zengin bir beslenmenin de kanseri önleyici özelliği olduğu geçenlerde anlaşılmıştır.

Birkaç yıl öncesine gelinceye kadar fenoller (sebzelerde bulunan unsurlar), besleyici unsur sayılmıyor, sağlık üzerindeki etkisi de bilinmiyordu. Oysa bugün son derece değerli unsurlar oldukları ve sebze elyafıyla (selüloz, emiselüloz vb.) birlikte meyve ve sebzelerde bulundukları bilinmektedir. Elinizden geldiğince tabiî besinlere dayalı bir beslenme rejimi uygulamaya çalışın.

Genç Kalmak İçin Bol "C" Vitamini Alın

Yaşlanmamız, kısmen vücudumuzdaki kimyevî parçacıkların ciltimizde çizgiler oluşturmasmdandır. Eğer onları etkisiz kılmanın bir yolunu bulabilirsek bunca çabuk yaşlanmaktan da kurtulacağız, diyor uzmanlar.

İki defa Nobel ödülü kazanmış olan ünlü bilim adamı Dr. Linus Pauling, atalarımıza nisbetle bizim günlük hayatta çok az C vitamini aldığımız inancında. "Bizden binlerce misli fazla C vitamini alıyordu onlar" diyor.

C vitamini, yaşlanmaya yolaçan ve herkesin kanında bulunan kimyevî artıkları etkisiz hale getirmektedir.

Bir başka gençleştirici vitaminse E vitaminidir. Zehirleri silip süpüren bir vitamindir bu. Onun ardından da A vitamini geliyor.

C Vitamini Eksikliği

Dişlerinizin Dökülmesine Yolaçabilir

Çok ciddî boyutlara ulaşan C vitamini eksikliği dişlerinizin dökülmesine yol açabilir. Bunun ilk işareti kanayan, kabaran diş etleridir. Giderek dişlerinizin sallanması gelecektir gündeme.

Sağlıklı bir ağızda diş etleri dişleri sıkıca sarar. Ama temel vitaminlerinden yoksun kalırsa diş etleri kabarır ve kanamak için bahaneye bakarlar. Apseler de boy gösterebilir. Kolay Öfkelenen Hassas Biriyseniz C Vitamini İhtiyacınız Daha Fazladır

Biliyorsunuz, vitaminler enerji, kalori sağlamayan ama tıpkı kıvılcımın ateşi başlatması gibi besinlerin özümsenmesini sağlayan unsurlardır.

Çeşitli hayvani (et, süt, yağ, vb.) ve nebatî (taze sebze, meyve) besinleri içine alan dengeli bir beslenme rejimi uygulandığında, ek vitamin hapları vb. almaya gerek yoktur genellikle.

Son yıllarda yaygınlaşan zayıflama, incelme kaygıları, alman kalorilerle birlikte vitamin miktarının da azalması sonucunu doğurmuştur. Katı yağları az yerken onlarla aldığımız yağda eriyen vitaminleri (A, D, E, K) de daha az almaktayız. Aynı şey suda eriyen B ve C vitaminleri için de sözkonusudur.

Bu durumda vücudumuzdaki ihtiyat vitaminleri kullanırız. Eğer metabolizma için, özellikle de karaciğer için, gerekli olan vitamin stokunu eritmek istemiyorsak bu eksikliği vitamin tabletleriyle vb. gidermemiz yerinde olur.

C Vitamini Yaralarınızın Çabuk iyileşmesini Sağlar

C vitamini, yanık, kırık veya herhangi bir sebepten ileri gelen yara ve berelerin, çabuk iyileşmesini, dokularınızın tamir işlemini hızlandırmasını sağlar.

Zira bu saydığımız hallerde, vücudumuzdaki C vitamini düzeyi, birden düşer.

İşte bu yüzden, ağır ameliyat geçirecek kimselere, yüksek dozda C vitamini verilir. Ve ameliyattan 3 gün önce başlanır, hasta normal beslenme düzenine geçene kadar sürdürülür.

Ekstra C vitamini, kötü şekilde yaralananlara da verilir. Hattâ aldıkları besinlerde yeterince C vitamini bulunsa bile... Zira bu vitamin, hücrelerin yapı maddesi, çimentosu olan kollagenin oluşmasına yardım eder. Böylece de, yaralanan dokunun tamir edilmesini sağlar.

Sigara İçiyorsanız, Gerilim İçindeyseniz C Vitamini İhtiyacınız Üç Katına Çıkar C vitamini organizmamız için çok çok önemlidir. Zira hücrelerimizdeki pek çok kimyevî reaksiyonda payı vardır.

Ayrıca, demirin emilmesi ve taşınması için de gereklidir. Bağışıklık sistemimizi yöneten antikorların sentezi, damar cidarlarının sağlıklı olması da onun sayesindedir.

Biliyorsunuz, C vitamini yeşil sebzelerde ve meyvelerde bulunur. Ette, balık ve sütte, hububatta yoktur. Pek bir nazenindir. Havayla temasında ve ısıda

çabucak okside olur.

Her kilonuz için günde 1 mgr. C vitaminine ihtiyacınız vardır. Sigara içtiğinizde ve gerilim içinde olduğunuzda ise C vitamini ihtiyacınız üç katma çıkar.

E vitamini

E Vitamini

Son araştırmalar E vitamininin organizmamızı koruma özelliğini bir kere daha pekiştirmiş bulunmaktadır. Yetişkin bir kimsenin günlük E vitamini ihtiyacı 10-15 miligramdır. Ve de bitkisel yağlar, buğday, kepekli ekmek ve hububatla, yapraklı sebzelerde, balık ve yumurtada bol miktarda bulunur.

E vitamininin pek çok önemli işlevi vardır. Vücut dokularını oksidasyondan korur, çevreden gelen "saldırılara" karşı direncini artırır, dokuların yaşlanmasıyla ilgili unsurların; "liberal radikallerin" oluşmasını önler.

Aslında her vitaminin çok önemli işlevleri vardır. D vitamini, büyüme vitaminidir, dişler ve kemikler için çok gereklidir. Suda eriyen vitaminlerse (sözgelimi C vitamini) vücudun hastalıklara karşı bağışıklık sistemlerinin iyi işlemesi için önemlidirler.

Son araştırmalar E vitamininin sinir merkezleriyle ilgili hastalıkların tedavisinde önemli bir rol oynadığını göstermekte. C vitaminiyle birlikte alman E vitamini, ilk aşamalarında parkinson hastalığının ilerlemesini yavaşlatmakta.

Ayrıca, gene E vitamini, antigsikotik ilâçlar alan hastaların % 20 -30'unda görülen, şizofreni tedavisinin yan etkilerinin kontrol altında tutulmasını sağlıyor. Bu yan etki, yüz kaslarında sinir tiklerine, göğüste, kolda ve bacaklarda titremelere yol açar.

New York Columbia Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. Jean Lud Cadet'e göre, 4 hafta boyunca E vitaminiyle tedavi edilen 15 hastadan 13 tanesinde bu belirtiler azalmıştır.

Bir başka araştırma, parkinson hastalığının başlangıç safhasında bulunan ve E ve C vitaminiyle tedavi edilen 14 hastada hastalığın, normal tedaviye, diğer hastalara nisbetle, iki buçuk yıl daha geç başlanmasını gerektirecek kadar yavaşladığını göstermiştir.

K Vitamini

K Vitamini

Asıl adı naftakinondur. Doğada K-l ve K-2 olarak iki şekilde bulunur. K-l vitamini bitkilerde olan, iki form halinde, filokinon ve fitomenadion olarak adlandırılan cinsidir. K-2 ise bağırsaklar bakteriler tarafından da üretilen, bir çok çeşidi bulunan bir grup menakinon denen organik bileşenlerdir. Sentetik olarak üretilen cinsine de K-3 menadion denilir ve doğal olanlardan 2 kat daha güçlüdür. Yağda eriyen bir vitamin olması sebebi ile bağırsaklar yağlarla emilerek karaciğere gelir. Isıya dayanıklıdır. Alkali, kuvvetli asitler, radyasyon ve okside edici ajanlar tarafından etkisizlesin Fazla E Vitamini alınması, K Vitaminin emilimini bozar. Yoğurt, kefir asitlenmiş süt barsaklardaki bakterilerin K Vitamini üretmesini arttırır. Bağırsak bakterilerinin aleyhine olan antibiyotikler K Vitamini üretimini engeller.
K Vitamini Eksikliği

Bu vitaminin eksikliğinde net olarak kanamaya eğilim artmakta ve kişiler kolaylıkla kanama sorunu ile karşılaşırlar.Pıhtılaşma süresi de doğal olarak uzamaktadır. Yetersiz beslenme ile eksikliği nadirdir. Daha sık olarak yeni doğan bebeklerde bağırsakları bakteri içermediğinden ve oldukça steril besinler aldıkları için ayrıca karaciğerlerinde de bu pıhtılaşma faktörlerinin yapımı henüz yeterli olmadığından, görülebilir.

Yeni doğan bebeklerde göbek kanaması bu nedenle oluşur. Bunun önüne geçmek için doğumdan hemen sonra K Vitamini iğnesi yapılması gerekir. Daha sonra bağırsakları flora dediğimiz bakterilerine kavuşunca bu durum kendiliğinden çözümlenir. Anne sütü K vitamini açısından fakirdir.

Antibiyotikler bağırsakta K Vitamini üreten bakterilerin de ölmesine yol açarlar. Eksikliği göbek kanaması dışında, burun kanaması, idrar ve dışkıda kan bulunması, küçük darbelerde bile morarma ve kanamalar olması, kanayan bir dokuda kanamanın durmaması ve kabuk oluşamaması gibi belirtilerle anlaşılır.

Ayrıca beyin ve diğer iç organ kanmaları ile rahim içi kanama sonucu düşükler de meydana gelebilir. Doğal olarak bu belirtilerin yegane sorumlusu bu vitaminin eksikliği değildir. Başka nedenler de bu arazların oluşmasının sorumlusu olabilirler.

K Vitamini Fazlalığı

Bu vitaminin fazlalığı da eksikliğinin tam tersi etki yapacaktır. Aşırı pıhtılaşma ve bunun da sonucunda damarlarda tıkanmalar meydana gelir.

Karaciğer fonksiyonlarında bozulmalar oluşur. Kandaki alyuvarların parçalanmalarına yol açılır. Kızarma, terleme ve göğüs sıkışması meydana gelir.

Yeni doğan bebeklerde sarılık ve safra boyalarının (Pigmentlerin) beyin ve omurilikte birikmesine neden olur. Keza fazlalık oluşması eksikliği gibi nadiren olabilecek bir durumdur.

K Vitamini Gereksinimi

Bir gün için alınması gerekli günlük miktarı ilan edilmemiştir. Ortalama bir beslenme ile günde asgari 75 - 150 mikrogram alınmaktadır. Günlük 300 mik.gr yeterlidir. Önerilen kilo başına 2 mik.gr.dır. Yeni doğan bebeklere 10 miligramlık tek bir enjeksiyon, gerektiğinde kg. başına 1-2 mg. la devam edilir. Bu miktarlar onların özel durumu ve ihtiyaçlarının farklı olmasındandır. Bir çok vitamin reçetesiz satılmasına karşın yurt dışında K vitamini reçetesiz satılmamaktadır.

K Vitaminin Doğal kaynakları

En çok karaciğer, böbrek, yürek, işkembe, peynir, tereyağı, marul, lahana gibi besinlerde bulunur. En zengin yeşil çay (100 gr.da 700 mikrogr.) iken siyah çayda 0 dır. Çiçek yağı, patates, ekmek gibi besinlerde yok denebilecek kadar azdır.

D Vitamini

D Vitamini

Kalsiyum ve fosfor metabolizmasını düzenleyen faktörlerden birisidir. Etkisini Paratiroid hormonu ve tiroid bezinden salgılanan tirokalsitonin maddesi ile gösterir. Doğada bulunan bir çok sterol denen maddeler ultaviöle ışınları etkisi ile kemik yapısına etki eden aktif maddeler haline dönüşürler. İlk olarak tanımlanan D-l vitamini bu şekildeki steroller karışımıdır ve bu gün için artık anlamsızdır. Dikkate alınıp, incelenen D-2 (Ergokalsiferol) ve D-3(Koli-kalsiferol) vitaminleridir.
D-2 vitamini bitkisel kökenli olup, en çok yosunlarda ve mantarlarda bulunur. D-3 vitamini hayvansal kaynaklı ve insan vücudunda deride bulunur. Güneş ışınları (296-310 mikron) etkisi ile her iki vitaminde ilk hallerinden (D-2 ergosterolden ergokalsiferol, D-3 , 7- de-hidroksikalsiferolden kolekalsiferol ) aktif şekillerine dönüşürler.

D-3 vitamini deride, karaciğerde, barsaklarda, kemikte, kaslarda ve böbreklerde depolanabilir. Aktif vitaminin bağırsak, iskelet sistemi, böbrek ve kas dokusu üzerine etkisi vardır.

D Vitaminin Etkileri

En önemli etkisi bağırsaklardan kalsiyum ve fosfor emilimini sağlamasıdır.

idrarla kalsiyum ve fosforun atılımını azaltır.

Kemikten kana kalsiyum geçişini arttırabilir. Bu etkisini kan kalsiyumu düştüğünde paratiroid hormonu ile birlikte gösterir.

Kemik ve diş yapısının oluşumuna katkı sağlar. Kalsiyum ve fosforun kan seviyelerini düzenler. Ayrıca sinir sistemi, kalp ve kanın pıhtılaşma mekanizmasına etkileri vardır. D Vitamini bazı yönlerden çimento gibidir

Diyetle veya ilaç şeklide alman fosfor ve kalsiyum D vitamini yetersiz olduğunda hiçbir işe yaramaz. Bu maddelerin kemik ve diş dokusuna oturabilmeleri ancak D vitamini varlığında mümkündür. D vitaminin kandaki kalsiyum seviyesinin düzenlenmesi direk olarak kalsiyumun da etkilerinin düzenlemesini sağlar. Çünkü kalsiyum ileride anlatılacağı üzere vücutta cereyan eden bir çok olayda önemli roller alır.

D vitaminin bu yazılanlardan başka etkileri de vardır fakat bunlar herkesin anlayabileceği tarzda anlatılması mümkün olmayan tibbi konulardır.

D Vitamini Eksikliği

Çocuklarda Raşitizm denen hastalığa yol açar.

Erişkinlerde ise osteomalasi hastalığına neden olur. Sıklıkla doğurganlık çağındaki kadınlarda görülür. Özellikle sık doğum ve inanışlar gereği örtünmek suretiyle yeterli güneş ışını alamama nedenleri hastalığın oluşumunu kolaylaştırır. Bebeklerde eksikliğinde sık olarak görülen belirti huzursuzluk, iştahsızlık, dışkı bozuklukları ile emerken ve uyurken kafasında terleme olmasıdır. Bu terlemenin daha başka sebepleri varsa da en sık D vitamini eksikliğidir.

Yatış pozisyonuna bağlı olarak kafatasının şeklinde değişiklikler oluşur.

Kaslarında da gevşeklik, güçsüzlük nedeniyle oturmakta, ayağa dikilmekte zorlanırlar. Bebekler için doğal olan bıngıldak denilen kafatasındaki yumuşak bölgeler aylara göre belirli açıklığa sahiptir. Eksikliğinde küçülme ve kapanma gecikir.

Kafatasının arka yan bölgelerine parmakla basıldığında masa tenisi topu gibi içeriye doğru bir esneme oluşur (kraniotabes ).

Göğüs kafesini oluşturan kemiklerde, ön yüzde iki sıra halinde, derinin altında tespih dizisi gibi, deri altında oluşan yuvarlak kabarıklıklar oluşur.

El bileğini oluşturan kemiklerin genişlemesi sonucu, bilek kalınlaşır.

Daha sonraları genellikle 1,5-2 yaş civarında göğüs kafesinde yassılaşma, öne çıkıklık, bacak kemiklerinde eğrilmeler dikkati çeker.Dişlerin gelişmesi yetersiz ve şekil bozuklukları olur. Tetani denilen adale kasılmaları ortaya çıkar. Göz adaleleri ve kulak kemiklerinin etkilenmesi sonucu görme ve duyma bozulur.

D Vitamini Fazlalığı

Bir çok kez vitamin düşkünlüğü nedeniyle fazlalık tabloları oluşur.

Kanda kalsiyum düzeyi artar ve buna bağlı olarak da iştahsızlık, bulantı, kusma, idrarın çoğalması, susama hissinin artması, sıklıkla ishal ve arada kabızlık nöbetleri oluşur. Vücudun bazı yerlerine kalsiyum oturması sonucu taş ve kireçlenmeler meydana gelir. Damar sertliği oluşumu hızlanır ve artar.

D Vitamini doğal kaynakları

Yumurta sarısı, süt ve tereyağı, hayvan karaciğeri (özellikle morina, kalkan, pisi, köpek balığı karaciğeri) . Bitkilerde D vitamini pek bulunmaz. Hayvansal ürünlerin D vitamini açısından zenginliği hayvanın ne denli güneş ışınlarına maruz kaldığına göre değişmektedir. Güneş görmeyen, kapalı mekanlarda yetiştirilen hayvanların ürünleri bu yönden fakir kalmaktadır. D vitaminin asıl kaynağı güneştir. Güneş gören insanlar D vitaminini kendileri de sentez edebilir, dışarıdan almak zorunda değildir. Yeterli güneş ışığı alanlarda başka bir hastalıkları yoksa D vitamini eksikliği oluşmaz. Bu nedenle D vitamini bazı tıp adamlarına göre vitamin değil, hormon gibi kabul edilmelidir. Bebeğin sadece yanaklarının yeterli güneş ışını alması, onun ihtiyacını karşılayabilir. Eğer anne yeterli D vitamini veya güneş ışını aldığı takdirde sütünden bebeğine yeterli D vitamini geçer. D vitamini ısıya dayanıklıdır, kaynatmakla aktivitesini yitirmez.

P Vitamini

P Vitamini
Doğada saf halde sarı renkte yaygın olarak bulunmaktadır. Suda çözünür ve C vitaminine oldukça benzer özellikleri vardır. Genellikle ayni besinlerde bulunurlar. Hepsinin ortak özelliği flavan kökü üzerinde kurulu değişik kimyasal maddeler olmalarıdır. Sitrin, hesperidin, rutin, kateşin gibi bir çok çeşidi vardır. Meyvelerin suyundan ziyade posası olarak bilinen kısmında yer alır.

Kılcal damar geçirgenliği üzerine olan etkisinden dolayı geçirgenliğin İngilizce karşılığı olan Permeability kelimesinin ilk harfini alarak P vitamini olarak isimlendirilmiştir. Kılcal damarlar vücudumuzdaki dolaşım sisteminde atar damar (temiz kan) ve toplar damar (kirli kan) arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır. Hücrelere atar damar ile getirilen oksijen, besin dokularda kullanıldıktan sonra ortaya çıkan karbondioksit ve diğer atık maddeler toplar damarlar ile uzaklaştırılır. Bu alışveriş ancak kılcal damarlar aracılığı ile yapılabilir. Bu da bu damarların dayanıklılığı ve geçirgenliği ile mümkün olmaktadır. İşte P vitaminin etkisi de burada ortaya çıkar.Emilimi de C vitaminine benzer yöntemle ince barsaklardan olmakta, çok azı depolanabilmektedir. Fazlası idrar ve solunum ile atılmaktadır.

P Vitaminin Etkileri

Genellikle C vitamini ile ortak çalışırlar. Benzer etkiler gösterirler.

C vitamininin emilimini arttırır ve onu okside olmaktan korur. Dolayısı ile C vitamininin etkili olduğu tüm konulara dolaylı yoldan katkı sağlar.

Kollajen doku denen destek yapının (vücuttaki hücrelerin hem bir arada tutunmasını hem de hücrelerin kendi zarlarının sağlamlığını sağlayan) sağlığı ve dayanıklılığına etkilidir. En önemli etkisi kılcal damarların geçirgenliği ve yapısının korunması üzerine olan yararıdır. Kılcal damarların yırtılmasını ve kanamasını önler. Ayrıca bunların dayanıklılığı enfeksiyonlara karşı anlamlı bir koruyuculuk sağlar. Alerjik olaylarda etkili histamin maddesinin salınışını azaltır.

P Vitamini Eksikliği

Belirtileri C Vitamini eksikliğine benzer. Ayrıca Kılcal damar yırtılmaları ve kanamaları, İnflamasyon denilen dokuların şişme ve kızara-rak ağrılı bir hal alması oluşur.

P Vitamini Fazlalığı

Vücutta anlamlı miktarda depolanmayıp fazlası atıldığı için herhangi bir zararlı etkisi gözlenmemiştir.

P Vitaminin Tedavide Kullanımı

Yıldızı son yıllarda parlamaktadır. Gerçi ilk varlığı anlaşılmasından bu yana yaklaşık 65 sene geçmiştir ama günümüzde etkileri daha anlaşılır ve incelenebilir olmuştur. Aşağıdaki kullanım konularında etkinliğini bilimsel olarak ortaya koyacak yeterli çalışma olmamasına karşın yine de;

Soğuk algınlığı gibi C vitamini etkisinin arzu edildiği durumlarda,Diş eti kanamaları, ciltte kolaylıkla oluşan morluklar, kanamalı sindirim sistemi ülserleri gibi kılcal damar sorunlarında,Rutin denilen cinsi özellikle hemoroid, varis kanaması, ani düşükler, fazla adet kanaması (menora-ji), doğum sonrası kanamaları, burun kanamaları, şeker hastalarının kolay oluşan kanamaları ve gebelik durumlarında,Alerji, astım, eklem şişme ve iltihapları, şeker hastalığına bağlı göz sorunları ile radyasyonun zararlı etkilerini azaltmak için kullanılmaktadır.

P Vitaminin Gereksinimi

Günlük alınması gereken miktarlar için günümüzde kesin bir rakam yoktur. Ayrıca tek bir çeşit olmadıklarından hangisinin ne kadar gerekli olduğu da ayrı bir konudur. Rutin, hesperidin, quersetin gibi türleri daha faydalı görülmektedir. Her bir çeşidinden 50 şer mg veya hepsi bir arada olduğunda 125-250 mg. kadarı olumlu etkiler için yeterli görülmektedir.

H Vitamini

H Vitamini

H vitamini de denmektedir. Aslında B grubunda olan bir vitamin olarak kabul edilir. Yumurta akında bulunan avidin isimli madde biotini etkisiz hale getirmektedir. Deneyler sırasında çiğ yumurta akı ile beslenen farelerin zayıfladığı ve derilerinin bozulduğu gözlemlenmiş ve Almanca deri anlamına gelen "Haut" kelimesinin baş harfi ile anılmaya başlanmıştır. Yumurta akında bulunan bu avidin maddesi yumurta çiğ iken etkili olmasına karşın pişirildiğinde etkisiz hale gelmektedir. Beslenmelerinin %30 kadarında çiğ yumurta bulunduğu takdirde insanlarda da eksikliği oluşabilir. 1942 yılında gönüllü bir gruba deneysel olarak çiğ yumurta ağırlıklı (di-etin %30'u) beslenme ve biotin dışında tüm vitaminler verilmiş. Bu kişilerde yorgunluk, iştahsızlık, depresyon, nöropati, kolestrol artışı, kansızlık ve deride pullanma görülmüş. Bu durum ancak Biotin verilmesi ile iyileştirebilmiştir.

Biotin Eksikliği

Doğada çok yaygm olarak bulunması yanında bağırsak bazı bakteriler tarafından da üretilebildiği düşünülmektedir. Beslenmesinde çiğ yumurta akı bulunmayanlarda ve çok antibiyotik alınmadığında görülmesi olanaklı değildir. Eksikliğinde olan belirtiler;

Halsizlik, çabuk yorulma, iştahsızlık, adale incelmesi ve ağrıları, Depresyon tarzında ruhsal belirtiler, Kuru, pullu ve değmekle acıyan bir cilt, Kan kolesterol seviyesinde artma, gözlerde kızarma,kansızlık ve kalp sorunları, Saçlarda beyazlama ve dökülme görülür.

Biotin Fazlalığı

Böyle bir sorun görülmemiştir. Diyetle almanlar emilmeden atılmaktadır. İlaç olarak alman fazla miktarlar da idrar yoluyla uzaklaştırılır.

Biotinin Tedavide Kullanımı

Yağ metabolizmasına etkilidir. Yağ üretimi ve yağ asitlerinin yapılması için gereklidir. DNA ve RNA yapımına etkilidir. Amine asitlerin proteine dönüşümüne, nükleik asitlerin bir parçası olan pyrimidin sentezine katılır. Bir çok enzimin yapısına girer. Bu enzimler gıdaların vücuda yararlı hale getirilmesini sağlarlar.

Kan şekerini düşürür.

Saç dökülmesini ve beyazlamasını yavaşlatır.

Cilt sağlığı için gereklidir. Özellikle tek başına değil, daha ziyade diğer B vitaminleri ile birlikte kullanımı ön plandadır.

Dermatit, egzema gibi cilt sorunlarında, Kilo verme programlarında,

Saçların beyazlama ve dökülmesini önlemek amacıyla,kan şekerini ve kolesterolü düşürmek için,hatalı beslenme sorununu gidermek amacıyla kullanılır.


Zirve100 Sayac

sağlık sağlık Zirve100 Site istatistikleri
Zirve100 Sayac